19 Temmuz 2012 Perşembe

Hiç tanışmadığın birini çok iyi tanıyor gibi..


Bir kurgumuz vardı hani kısa film için bir senaryo taslağı olarak geliştirdiğimiz. Bir kağıt paranın izini sürecektik. Para kimin elindeyse o an, onun  yaşadıklarını, konuştuklarını, duygularını yazacaktık ve belki para başka bir ele geçtiği için anlatılanlar en can alıcı yerde yarım kalacaktı...

İşte Barış BIÇAKCI bu kurguya çok benzer bir kurguyla yazmış, işin içine parayı koymadan Ankara'da  sokaktan başka sokağa, bir hayattan bir hayata sıçrayarak yazılan bu kitabı  yazılışının üzerinden on yıl geçtikten sonra okuyunca çok etkilendim. Takıldığı ayrıntılara, sürüklendiği çağrışımlara, tekrar gözlerime sürdüğü Ankara'ya, çocuksu duyarlılığına kapılmamak elde değildi. Çok yakın hissettim kendimi ona. Hiç tanışmadığımın birini çok iyi tanıyor gibi. Aynı sokakta top sektirmiş, geceleri yıldızlara bakarak çok sohbet etmiş gibi..

"Bütün sevgili anların, geçmişteki bütün yaşantıların bir gün geri döneceğine inandırmıştı kendisini. Yoksa, yani bu doğru değilse, yaşamanın anlamı ne? Burnu sızladı. Gözleri doldu. Hayat hızla boşaltıyordu içini, ruhunun bedeninde gizlendiği her yeri..."   cümlesini sızlayarak yazdığını bilir gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder