26 Mart 2010 Cuma

Balamba














bulutları başından savan dolunayla aydınlandı yüzler,

sonra aydınlanmış yüzlerin ışığıyla çürüdü karanlık..

sürüklesin iyice diye,

zaten sürüklenen kendimi bıraktım akan suya...

birikmiş zamanı kazıyordu kıyıda sözler,

ayın şahitliğinde genişliyordu an..

kaynağından uzakta olmanın zarif hüznüyle

kayan su Asaf olup fısıldadı..

"karanlığı geçelim, karanlığa geçelim,

ne uyku ne ölüm, hem uyku hem ölüm"


4 Mart 2010 Perşembe

Benzemez kimse sana ya da "we coud be the same"













çaydanlıktan sobaya sızan damlanın

cançekişiyle, uyanmayanınız;

okulda ücretsiz dağıtılan radyasyonlu fındıkları,

havaya atıp ağzıyla tutmaya çalışmayanınız var mı?

bandoya, kızılay koluna,

sınıf takımına, koroya seçilmeyi

çok istediği halde seçilmeyeniniz

ve resimleri sınıf panosuna

hiç asılmayanınız var mı ?

evin önüne serilen kilimde

karı/koca/doktor rolü yapmayanınız,

ağaçtan meyve kaçırmayayanınız,

kral kraliçe oynarken anlaşılmasın diye

sevdiği kızı/erkeği seçmeyeniniz var mı ?

salçalı ekmek, kara şimşek, clamentine

turbo ya da minti sakız

ve onlardan çıkan kağıtlarla

büyümeyeniniz var mı?

bugünlerde herkes farklılıktan bahsediyor,

bir kere de benzerliklerimize bakalım,

ki benzerliklerimiz farklılıklarımızdan fazla;


çünkü çoğumuz farklı sokaklarda

benzer oyunlar oynayarak,

benzer rollere öykünerek büyüdük...

hadi şimdi satır aralarına

çocukluğumuzun sokak aralarını alalım

ve benzemez güzelliğini anlatalım birbirimize

benzer büyümelerin ...